5 Aralık 2010 Pazar

dertleri sıraladım

Dün gece geldiler işte, bir paranoyaklaştım bir paranoyaklaştım, dünyanın bütün felaketleri beni kapıda bekliyormuş gibi. Çatliciim ama ortadan ikiye, sanıyorum ki sanki ya arabada bi kaza yapcam, ya deprem olacak birilerine bişey olacak, ya uçakta bir arıza çıkacak bi problem olacak, ya eve hırsız girecek, ya sokakta bi manyağa denk gelicem çıkarcak saplayacak bıçağı, töbe töbe bir korktum bir korktum!

Tabi sabaha hiç bişeyim kalmadı. Ama sabahı sabah ettim yani, ne bu haller ben anlamadım pek. Sonra dedim en iyisi ben bir liste yapayım.. Türk milletine bu ülkede yaşanmasını zor kılan unsurları bi yazıya dökeyim. Hani huzur içersinde yaşamak denen olaya ne kadar uzağız bi bakalım? kafama göre yazıyorum..

*Hastalık
*Kaza - her türlü kaza
(İş kazaları
Trafik kazaları
Ev kazaları)
*Yangın
*Deprem
*Sel
*Kuraklık
*Orman yangınları
*Sokak hayvanları
*Saldırgan olmayan sokak hayvanlarının canını yakannn.. uzaylılar. onları bu dünyadan aforoz etmeye karar verdik bi arkadaşımla. nese, bu konuda tecrübemiz acı ve taze.
*Kaybolan bitki örtüsü
*Kaybolan iklimler. ilkbahar'ı rahmetle anıyoruz.
*Kirletilen denizler, boğazlar
*Değeri bilinmeyen arkeolojik kazılar ve çalışmalar
*Hırsızlık
*Kimyasal madde müptelaları
*Terör bölgesinde askerlik
*Terör bölgesinde yaşam
*Terör bölgesinde dağ, taş, karı aşıp, eli silahlı insanları atlatıp okula gitmek
*Terör - yurt genelinde ihtimalli olan
*Nükleer riskler ( Çernobil gibi) http://www.rizepazar.com/Kanser-arastirma-heyeti-Pazarda-01585.html
*Nükleer füze kalkanları - bu da Güneydoğu ve Doğu Anadolu'da yaşayan kişiler için özellikle yeni bir unsur
*Radyasyon
*Hormonlu yiyecekler
*Borçlar
(Bireysel borçlar ve
Devlet Borçları) IMF ve Dünya Bankasını katsam mı acaba işin içine?
*Ekonomi ve her unsuru
*IMKB
*Şirket yönetimleri ve personelinin hayatını satın alan anlayışları.
*KDV - ÖTV - OGS/KGS (içime dert valla, nereye yatırılıyor bu kadar vergi?)
*Siyaset ve devlet (çook geniş..)
*Halk
*Sınıflar arası uçurum
*Sınıfların sınıf içi dertleri
*İşsizlik
*Açlık
*Evsizlik
*Toplu taşıma
*Trafik
*Çok ama çok çirkin ve düzensiz şehirleşme. hani, çok yakışıksız, çok - çok berbat yani. hayır.
*Kötü şarkılar
*Kötü programlar
*Kötü diziler
*Kötü kuaförler - bu 4'ü bence hayatı hakkaten daha az yaşanılabilir kılıyor
*Ahlâk anlayışımız - başını örtmeyen kadın perdesiz ev gibi ya satılık ya kiralıktır?? WTF?
*Kadınlar
*Kadınları ne sananlar!?
*Kadına şiddet
*Namus ve kan davaları
*Çocuğa şiddet
*Ruh sağlığı ciddi derecede bozuk milyonlarca insanımız! psikopatından tut sapığına dek.
*Kaza kurşunları
*Milli eğitim - tüm yaş gruplarına ve boş mezun kafalara (sanki ben çok farklıyım! - ama içime dert sonuçta)
*Polisten de memnuniyetsiz insanlar var, dolayısıyla Polis
*Asker
*Jandarma, herkesi ele almak lazım
*Ağalık ve nasıl var olduğunu, yaşadığını ve yaşatıldığını anlamadığım gücü.
*Uyuşturucu alımı, satımı, kaçakçılığı
*Silah alımı, satımı, kaçakçılığı
*Kadın alımı, satımı, kaçakçılığı
*Çocuk alımı, satımı, kaçakçılığı
*Sokak çocukları
*Mafyaların her türlüsü (nesine özeniosunuz bu basiretsiz, içi çürümüş insanların? ha italyan, ha rus, ha türk, hani nasıl oluştuklarını anlıyorum ama bu hayata özenen tüm dünya insanları!?)
(hea tabi, evet dünyayı değiştirmek istiyorum. öle ne idüğü belirsiz bir inancım var, yes sir. ofkors)
*İngilizce tükkan isimleri vb.
*İngilizce yayın yapan türk radyoları - hasta oluyorum bunlara, leşşş
*Sözde düşünce özgürlüğü
*Sözde objektifmeyda.com
*Otoparklar! hem ücretleri hem korkunçlar yaa
*Aşırı güzel ayakkabılar ve kıyafetler ve mücevherler ve cüzdanlar ve çantalar ve evler ve arabalar. İnsanlar bunlara erişmek için neler yapıyor, hepimiz biliyoruz.
*Türkiye'de gerçekten çok nadir bulunan, hem zeki, hem yakışıklı, hem yaşamaktan anlayan,hem eğitimli, hem açık görüşlü,hem edepli komplekssiz genç adamlar. O kadar azlar ki kendilerinin elmas değerinde olduklarını bir çoğu biliolar ve çok gereksiz ama önemli hatalar yapabiliyorlar. yazık, ziyan. El mahkum, yabancılara yöneliyoruz; onlar kendilerini elmas sanmıyolar, centilmen onlar. türkçe bilmio olmalarına çok yazık tabi..
*Gürültü
*Ayrımcılık
*Torpil
*Kirayı atlamışım
*a, evet. Para tabi. Hell yea, monneeey!


Aklıma şimdilik bu kadar geliyor, bu yüksek ihtimalle sürekli güncellenecek bi yazı oldu di mi? Bazı konuların açılması dahilinde bu bir liste olmaktan çıkacaktır, hiç gerek yok açmayalım. Ama atladığım bişey varsa herhalde belirtirsiniz? Artık kim okuyorsa benim bu yeni bulduğum iç dökme yöntemimi..

Sabahı 3 ettim. Insomnia dinleyelim Faithless'tan en iyisi.

2 ne dedi?:

salive dedi ki...

nsanın tutsaklığı özgürlüğündedir denir. varlıkla yokluk kavramlarının farkındadır insan. yokluğu seçme lüksü insana hastır. Ölmeyi seçebilir, ölüme gidebilir insan bilinçle. "Lanetidir bu insanın" der bazıları. Yaşamak "bir seçimdir" insan için. Ölmeyi seçmeyi seçmemektir insan için yaşam.

Ama bu nadide özgürlüğün üzerine inşaa edilen insan yaşamı özgürlüğün yoksunluğu içindedir. Kendini ister insan, kendi, özgür olmayı. İntihar etmeyerek özgürlüğün devamını seçenler insan dünyasına bırakırlar kendilerini. Orada bir yoksunluk, bir eksilikle sürdürürler birlikteliklerini. Ayaklarının altındaki özgürlük deryasını göremeden, soluyamadan, korkular ve kaygılar içinde... Bir eksiklik vardır sürekli, ya da bir fazlalık. Birşeyler yoldunda gitmiyordur ya da olması gerektiği gibi değildir bu dünyada.

türlü yolları vardır bu arbedenin. bazıları tokluk ve tat hislerine sarılırlar. Bazıları düzenin yıldızı olma hevesiyle kazanmaya adarlar kendilerini, bazıları cinsel duyulara koşar, bazıları içer, sosyal diktadan kurtulmak için, bazıları plastik cerrahi ya da kas bağımlısı olur, bazıları dünyayı değiştirmeye soyunur, bazılarıysa "nasıl bakarsan öyledir evren der" ve bu hengamede insanlığın en büyük savaşı başlamış olur. Ne ikinci ne de birinci dünya savaşıdır en büyük savaş. En büyük savaş gökyüzünde kopar. Tinle ten arasındadır. Saflar oluşur, iki yanda da radikaller belirir. Bir taraf "ruh" öteki de "madde" "yoktur" diye haykırır.

21 Mayıs 2011 08:46
salive dedi ki...

akbabalar süzülür raflarda. ruhçuluğun edebiyatını yapıp avuçlarını açarlar. yüreğinin götürdüğü yer, kendin olmak, aşk, secret gibi fasafisoları allayıp pullarlar. İnsanın kendini bir bedenden ibaret sandığı bir dünyada akıllıca bir taktiktir bu.

iki nobel ödüllü yazar yaşamlarının penceresinden söz etmiş. Biri penceresinden baktığında akan kanı, silah sanayini, gaddarlığı görmemenin elinde omadığını söylüyor. Diğeri ise penceresinden bakınca neşeyle oyun oynayan çocuklar, insanın içini yeşerten ağaçlar görüyor. İkincisinin dünyasında yok demek haksızlık, sömürü, eşitsizlik, onun dünyasında herşey güllük gülistanlık. Dünya çocukları evrensel çocuk haklarının tümüne kavuşmuş. Ne güzel bir dünya o öyle ! Ben de orada yaşamak istiyorum her neresiyse orası...

en çok geceleri seviyorum istanbul'u. İnsanlar çekilip şehir taşın bilgeliğine kavuştuğunda. Bilgeleşiyor İstanbul gecenin karanlığında. Oysa şehirleri şehir yapan insanlar degil midir ? Sevmiyorum ortalama ilkokul düzeynideki bu şehrin insanlarını. Konserleri de sevmiyorum. Oradaki kendini bırakma, kaybetme, keyif hali kendilerine yem vermeye geleni gören akvaryum balıklarını hatırlatıyor bana. Benim özgürlüğüm o değil, tıpkı bedensel hazlarda da olmadığı gibi.

insan kaygı algısından uzaklaşınca açılıyor gözleri. zor elbette unutmak etrafı, diğerlerini, ertesi günü hatta bir sonraki saniyeyi.

sen tüm bunların farkındasın. bir kavşaktasın. alçakgönüllülüğün kadar kendini beğenmişliğin de sorunlu. hatta belki de tek önemli sorun bu... alınmıyor ya da kızmıyorsundur umarım. kendimi muhaf tutmuyorum bu söylediklerimden.

bazen dalar gidersin diye tahmin ediyorum. ne düşündüğünü bile bilmeden, gözlerin bir noktaya takılıverir. zihnini dinlersin yarı farkındalıkla. arzular, kamçılar, tehditler, korkular uçuşur art arda. bırakırsın belki onları ne halleri varsa görsünler diye. işte o an belki bedeninde bir ağırlık, bir yoğunluk hissedersin. herzamanki var oluştan farklı bir var oluş. Korkuları görmektir bence cesaret ve kişiyi kendi olmaya götüren. Aynaya bakmak gibi. korka korka ama yine de bakmak...

korkuyla savaşmak ise tutsak eder insanı. reddeder insan kendini savaştığında korkularıyla. doğmak, korkusunu karşısına alıp bakabilmesidir, onu dinleyebilmesidir insanın. açılır o zaman gözler ve sönüverir karmaşık duygular. eriyip giderler artlarına arınmış bir sen bırakarak. işte o zaman şölen başlar, evrenle dans edersin. ben bu konseri severim.

korkularını görmen, tanıman, onları çok diretiyorlarsa içeri alman, ve bu yolla kendi bahçeni güzelleştirmen dileğiyle.

aynı dilekleri kendim için de tekrarlıyorum.

21 Mayıs 2011 08:47

Yorum Gönder

 

©2009idilita | by TNB