1 Aralık 2010 Çarşamba

Atatürk 1938'de değil 2010'da öldü.

"İki Mustafa Kemal vardır: biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal... ikinci Mustafa Kemal, onu 'ben' kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı topluluktur. Ben onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur!"

- Yaşaması gereken Mustafa Kemal o'dur demiş. Evet Mustafa Kemal bu yüzden 2010'da öldü. Bu adam bize bir karakter, bir amaç ve saygın bir duruş verdi. Bize tek düşen bu nimetlere alt tarafı sahip çıkmaktı, devamını getirmekti. - Bu kadar!

Biz naptık?

* başlasın eleştirilerim..

1. Entellektüel gözükeceğim diye insanlık haklarını dünyanın tamamından önce bu adam sayesinde kazanmış olan bir çok kadın 2010 yılında artık tüm özgüveniyle bu adama diktatör ve faşist demekten çekinmiyor. Bu adam olmasaydı hayvan yerine konulcaktınız. Bana verecek bir çok cevabınız var, ben diyorum ki Mustafa Kemal'i siz öldürdünüz.

2. Heheey! Andımız kaldırıldı!! Heheey İstiklâl Marşı kaldırıldı! Milli bütünlüğün manevi değerinin can çekiştiği 2010'da kaldırıldı. Küçücük çocuklar etnik ne demek bilmezlerken siz etnik ayrımcılığı kanlarına işlemek amacındasınız. Büyüyünce bu çocuklar saldırganlaşır mı, hırslarından tehlikeli olurlar mı, futbol takımı tuttukları gibi satırlarla etnik kökenlerine sahip çıkmaya kalkışırlar mı, özünde acizliğinden güç bulan ama toplumda korkulması gereken yeni bir topluluğa dönüşürler mi!? Hayırsa, ben deliyim. Evetse - ben diyorum ki Mustafa Kemal'i siz öldürdünüz.

3. En ağır eleştirilerim ise kendisini en Atatürkçü ve Cumhuriyetçi olarak tanımlayan kepaze kurum ve bireylere. Ne farkınız var zannediyorsunuz karşı taraftan? Onlar kadar çalışıyor musunuz bile? TGB-yi hariç tutuyorum bu eleştirilerden. Ama geri kalanınız, korkak gazeteleriniz, korkak liderleriniz, korkak oy verenleriniz, korkak koruyucularınız, hepinizin düşman dediklerinizle aynı eksende döndüğünü görmüyor muyum sanıyorsunuz? Protokol seviyesine ulaşmalarından ötürü bir zamanlar saygı duyduğumuz bütün popüler isimlerin acizliği gözlerimin önünden gitmiyor. Aklımdan çıkaramıyorum, utanıyorum sizden. Ayrıca, 40 yıldır koca bir milletin verdiği 'Hükümet' ismini hüküm etmekten çok hüküm edilmek için kullananları unutmamak lazım. 40 yıldır sürdürdüğünüz dış politika gereği sizin isminiz artık 'Hükümedil' olsun. Sinirlenip, çok biliyorsun sen, bu mertebelere eriş de sen ne yapardın görelim deseniz - diyemezsiniz de. Ya gelirsem ne yapcaksınız?? Ya deli kuvveti, Türk imanı ve gücü benim küçücük yüreğimde sizinkinden daha kudretliyse ne halt yiyeceksiniz? ... Ben diyorum ki Mustafa Kemal'i siz öldürdünüz.

4. Sonuncu olarak halk olarak biz. Sultanahmet Parkındaki cahil işsiz adamdan, Nakkaştepe'de herkese yukardan bakan adama. Otobüse itiş kakış binen canından bezmiş mp3'ünden müzik dinleyen üniversiteli 22 yaşındaki kızdan, İstinye Park'ta 4000 euroya çanta alan lise mezunu 22 yaşındaki kıza. Çeşitli partilerin gençlik kollarında faşistçe bağırıp çağıran adamdan, işine gücüne gidip gelen bitkin ve sessiz apolitik adama kadar. Senin ne farkın var derseniz ben hepimizin arasındaki farktan çok aynı olduğunuz noktaya yoğunlaşmayı becerebiliyorum, o da şudur;

hiç birimizin bir garantisi yok.

Ne politikacıların, ne askerlerin, ne halkın. Hiçbirimizin bir garantisi yok.
Ne benim yarınımın bi garantisi var, ne de bütün çabalarına rağmen senin.
Hayal mi kuruyorum? Peki, ben abartıyorum. Ancak önlem almıyorsan, bil ki Mustafa Kemal'i sen öldürdün. Kendini sen öldürdün.

2 ne dedi?:

salive dedi ki...

"... biliyoruz ki kötülüğe duyulan nefret bile asık yüzlü yapar insanı, haksızlığa duyulan öfke bile kabalaştırır insanın sesini ... dostluğun temelini atmak isteyen bizler kendi aramızda kuramadık dostluğu" b. brecht

dokunduysa bu sözler satır aralarına http://www.youtube.com/watch?v=2-uPEf3RYGw adresindeki müziği döşemeli

savaşın diktatörlükle demokrasi arasında olmadığının anlaşılacağı günlere içiyorum cumartesi gecemi

07 Mayıs 2011 23:25

7 Mayıs 2011 23:29
idil dedi ki...

yorumunu şimdi okudum, video ve bakış açın için gerçekten çok teşekkür ederim.

15 Mayıs 2011 21:08

Yorum Gönder

 

©2009idilita | by TNB