bana özgürlüğümü veren adam.






The Turkish Youth are the owner and guardian of the Reforms and the Republic. They are convinced to the necessity and correctness of these, more than anyone else. They have assimilated the Reforms and the form of the government. The instant they notice a slightest or greatest quirk, or an attitude, which would weaken those, they will not say:


“This country has its police, its gendarme, its justice organization”


With their hands, stones, sticks and arms, whatever available, they will defend their own creation.


The police will come, ignore the actual criminals, capture them as the guilty.


They will think;


“The police is not yet the police of the reforms and the republic”


but will never ask for mercy. The courts will prosecute them. They will think again:


“So, the justice organization needs to be improved, re-structured suitable to fit the regime”


They will be jailed. Although they will appeal by way of legal means, they will not bombard the premier and the congress with telegrams, asking for their mercy to be released, to have preferential treatment for having been innocent and not guilty.


They will say:

“I did the necessities of my beliefs and convictions. I am right in my interference and action. If I have ended up here unfairly, it is my responsibility to correct the causes and influences, which resulted in this injustice."



This is my understanding of the Turkish Young and the Turkish Youth.

Mustafa Kemal Atatürk

Read More

politika

Bıktım ben sizden. Kendinizi akıllı zannediyorsunuz. Ben kendi ufak hırslarımı zaman gelip de manasız bulabiliyorken, siz dünyayı değiştiriyorsunuz. İnsanların canını yakıyor, herkesi kasıp kavuruyor, hepimizi kahrediyorsunuz.



Kendinizi güçlü, bizi güçsüz; kendinizi bilge, bizi cahil kabul ediyorsunuz. Gülmek bile gelmiyor içimden zavallılığınıza.


Elde ettiğiniz, elde edeceğiniz ne varsa sonunda bu dünyada bırakıp, siz de geberip gidiyorsunuz, aynı bizim gibi. O kadar farksızsınız işte bizden.. Ölümden sonrası için de ayrıca gizli bi planınız olduğu ortaya çıkmadığı müddetçe sizin üstünlüğünüzü hiç birimiz kabul etmeyeceğiz. Hiç etmedik. Öyle yüzeysel ki amaçlarınız, ezikliğinizden yaratıcı olana eziyet çektiriyorsunuz, öldürüyorsunuz, yine de hıncınızı alamıyorsunuz. Acizliğiniz ortaya çıkmasın diye elinizden ne geliyorsa yapıyorsunuz.


Oysa biz görüyoruz. O ucuz tiyatro oyununuzu ekranlardan her gün seyrediyor, repliklerinizi gazetelerden her gün okuyoruz. Yıllardır usta tiyatrocular kendilerinden iyi oyuncuların kahpe dünyalarını dillendirdikçe onları susturuyorsunuz. Herkesi susturuyorsunuz. Öyle korkuyorsunuz kii.. Artık ilgimi size sarf etmek bana zaman kaybı olarak geliyor. Gülmek bile gelmiyor içimden zavallılığınıza.



Ne yaşadınız da kendinizden bu denli nefret ediyorsunuz, kim yetiştirdi sizi bilmiyorum. İnanın hiç de ilgilenmiyorum. Demek ne denli güçsüz iseniz, çirkinleşerek ancak hırslarınızla başa çıkıyorsunuz. Sizin gibi yaşamayı tercih etmeyen herkese içten içe özeniyorsunuz, ancak nefretiniz içinize sığmıyor, hıncınızı bu dünyada en ‘kaliteli!’ yaşanlar olarak kendinizi ilan edince alıyorsunuz. Yanılmıyorsunuz, hislerin – duyuların – dokunuşların güzelliğini bizler satın almadık; bunlar bedenlerimizde ve ruhlarımızda gizliydi, ücretsizler ama pahaları biçilemez. Bunlar kendi insanlığını keşfetmiş her insanın rahatlıkla elde edebileceği şeyler. Pek ‘lüks’ değiller, çok bir şey de ıspatlamıyorlar.. Hoş, sizin aşağılık yollarla elde ettiklerinizden çok daha fazlasını ıspatlıyorlar.. Düşününce tekrar bi tiksinme geldi sizden. Nefesleri bile sırf zehir sizin gibilerin..



Aslında kendiniz için en doğrusunu yapıyorsunuz. Ölün, öldürün; satın, satılın istediğiniz kadar. Bizim ömürlerimiz sizinkiler gibi çıkar üzerine kurulmadığından çilelidir. Bu sebepten yorgunuz ve son nefesimizi verirken bile bedenlerimiz sızlayacak sizin dünyaya kustuğunuz kahır yüzünden. Fakat o ömre bedel çok özel anılar edinebiliyoruz biz, şu sizin bir türlü yaşayamadıklarınızdan.. Onlara sahip çıkarak göçeceğiz. Bir arkadaşım demişti hayat güzel değildir idil, sadece güzel anlar vardır diye.. aynen öyle işte. Bu güzel söze ithafen.. herkese iyi geceler.

26/01/2010 02:27

Read More

nerede kalmıştık?

İçimden bir ses diyor ki, birilerinin korkma vakti gelmiştir. Birileri küçük ama çoğunluk bu dünyada. Birileri eziliyor. Hayatları artık haddinden fazla uzun süredir sıkıntı, tasa ve çaresizlik ile dolu. Birileri fazlasıyla güçsüz yerine konuluyor, birilerinin kendine güvenleri dibe batmış durumda ve içlerinde ıssız, sessiz ve saliselik isyanlar kopuyor. İnce ince demirden iplikler, bir mıknatıs olmadığı için gücün akışına kapılıp bir araya gelerek bir kaleye dönüşemiyorlar, kalbin derinliklerine gömülüyorlar, vicdanımıza batıyorlar, yüreğimize ağırlık oluyorlar ancak tek başlarına yeterli sebep olamıyorlar.

İşte bu yüzden ve sadece bu sebepten - birilerinin korkma vakti gelmiştir.

Read More
 

©2009idilita | by TNB