14 Aralık 2010 Salı

Bodyworlds

Şu anda hiç anlamadığım ve berbat ingilizcesi yüzünden anlamaya hevesimin de kaçtığı şu temel finans ve muhasebe dersinde fark ettim de - ne çok eğlenceli ya da şaşırtıcı olaylar geçiyor başımdan da birilerini rencide etmemek ya da rezil etmemek için iyi bi kız olup yazmıyorum, sadece yakın arkadaşlarımla paylaşıp bi sürü blog malzemesinden taviz veriyorum ahh ah yazık.

Aa - durun ya hoca dedi ki, I thinks its enough for you today, for undergraduate student it take 2 weeks this subject. Adamcağız vicdana geldi, lisans öğrencilerine 2 haftada işlediğini bize 1 günde verdiğini bilmek içimi rhatlattı - demek ben aptal diilim hehe ;)

Neyse finansı bırakıp anatomiye geçelim, ben bugün bi sergiye gittim. Hayatımda verdiğim en anlamlı 25 TL oldu.

Türlü türlü cesetlerin bulunduğu Bodyworlds'den bahsediyorum, hani şu 16 Aralık'ta biten, hani yüksek ihtimalle kaçırdığınız. Heh, işte çalışmamanın faydaları, ben aylarca avanaklık yapıp bu sergiye gitmeyi erteleyebilir ve son haftada alelade bi saatimi buna ayırabilirim. Ama siz, sanmıyorum..

Yüksek ihtimalle bu cesetlerin tanıtım amaçlı fotolarıyla gazetelerde, internette vs karşılaşmışsınızdır. Pekii, bununla karşılaştınız mı???



Şekil 1A: Derisi Soyulmuş Zürafa

Sadece insan değil, zürafa ve at cesetlerini de inceleme imkanımız oldu. Üstelik bir de yarmışlar, hayvancağızları, kalbini, kaslarını, dilini, boğazını, ciğerini hatta üreme organını bile bütün çarpıcı açıklığıyla görüyorsunuz.

Plastination tekniğini geliştirme fikrine 1977'de varan Alman anatomist Gunter Von Hagens bu sergiyi ilk defa 1995'te Japonya'da vermiş. Oldukça meşakkatli ve uzun bir sürede bu ölü cesetlerin derilerini yüzüp, duruş verdirtiyorlar. Mesela at 3 yıl sürmüş. Derisi yüzülmüş olmasına rağmen gördüğüm en heybetli attı. Atın kuyruğunun kıllarını bırakmışlar, yemin ederim sokakta gördüğüm bazı kadınların saçlarından daha güzeldi o kuyruk. Zürafa için aynı şeyi söyleyemeyeceğim :) Sonuç olarak bu muhterem bilim adamı, bilime ve tıp öğrencilerine en büyük armağını vermiş bulunuyor zira aynı parmak izlerimiz gibi, bir beden asla ötekine tam anlamıyla benzemiyor.

Hadi size iğreneceğiniz başka bir foto daha yükleyeyim..


The Skin Man!
Evet, bu adamın eline tutuşturdukları deriye benzer bir plastik parçası değil, adamın gerçek derisi. Üstünde tüyleri bile duruodu. Topukları ayrı bi midemi bulandırdı..

Sigara içen ve içmeyen akciğerin farkının dışında, lösemi hastalığından şişmiş dalak nasıl olur, yağlanmış ya da siroz olmuş karaciğer neye benzer görme fırsatım da oldu. Açıkcası bütün sergiyi 'annecim, annecim' diyerek geçirdim.

Sonuç olarak akşam bayık finans dersime yetişmeyecek olmasaydım 1 değil en az 2 saat harcardım içerde, üşengeçliklerini bir kenara atıp, bitmeden gelen insanlar dolu olan sergide ağırlıklı olarak tıp öğrencilerinin olduğunu gözlemledim. İnce ince dilimlenmiş beyinlere bakıp bölgelerin isimlerini hatırlamaya çalışıyorlar ya da sadece damarlardan ibaret insan, tavşan, kuş, horozu inceleyip kardiovasküler sistemine benim bakamadığım bir gözle bakıyorlardı. Sergiyi anlatan dinleme cihazını benimle bir süre paylaşan bakımlı orta yaşlı cumhuriyet teyzesi ve eşine de ayrıca teşekkür etmek isterdim. Muhtemelen bu topluluk sergiye gitmeyi sürekli ertelediğinden bugün çoğunluk olarak bir araya geldik ve bir türk-bilim toplumumun neye benzeyeceğini görmekten de ayrıca mutluluk duydum. O kadar nezih ve kaliteli insan vardı ki içerde.. Bir tane de baş örtülü bir kızcağız vardı, inanın onu da bağrıma basmak istedim kalkıp geldiği için. Olayı tekrar politikaya çevirmek istemiyorum ama inancı ne olursa olsun, temiz bilinçlerin olduğu bir bilim toplumunda yaşamayı gerçekten çoook arzu ederdim, çook.

Gunter Bey'e teşekkür eder, nice beden bağışları dilerim.

1 ne dedi?:

idil dedi ki...

bu arada sergi mart'a kadar uzamış mı ne.. ne güzel işte :)

30 Ocak 2011 14:26

Yorum Gönder

 

©2009idilita | by TNB