Kütüphane Değil Kütükhane

Aslında bu başlığın altında kendi yorumumu yazmak isterdim, ancak bir başkasının yazdığı bir inceleme-yorum yazısını çok beğendiğim için önceliği onun yazısına veriyorum. Olmadı Kütüphane Değil Kütükhane yazı dizisi gibi bir şey yaratırım ilerde, Kütükhane No.2, Kütükhane No.3 vs. Buyrunuz efenim..


Yazar İnci Aral Cumhuriyet gazetesindeki “Türkiye Neden Okumuyor?” başlıklı yazısında istatistiklere dayanarak gençliğin okumama nedenleri hakkında şunları yazdı:


“Demokrat Eğitimciler Sendikası’nın (DES), yaptırdığı “Türkiye Neden Okumuyor?” anketi, gençliğin kitap okumadığını bir kez daha ortaya koymuş. Ankete 18-30 yaş arası 1231 genç katılmış. Bunların yüzde otuzu üniversite, yüzde sekizi yüksek lisans mezunu. Gençler iş yoğunluğu, dersler, arkadaş çevresi, alışkanlık olmayışı, internet ve televizyon gibi nedenlerle okumaya zaman ayıramadıklarını belirtmişler.


Rakamları yuvarlayarak veriyorum; gençliğin yüzde onu düzenli kitap okurken yüzde yirmisi aralıklarla, yüzde altmışı ise ara sıra okuyor. Çoğunluk kitaba vereceği paraya kıyamıyor, pek azı para vererek kitap alma eğiliminde. Yüzde onu altı ay önce, yüzde elliden fazlası 1 yıldan daha uzun zaman önce kitap satın almış. Yüzde dokuzu ise en son ne zaman aldığını hatırlamıyor!


Gençlerin yüzde doksanı, kısıtlı öğrenci bütçesi nedeniyle ucuz korsan kitaplara yöneldiğini söylüyor. Yasadışı piyasayı beslemeyi sorun saymadıkları gibi, kitaba ulaşma olanağı olarak görüyorlar. Gerçek kitap alanlar yalnızca yüzde dört!


Türk edebiyatına yön veren isimlerden birkaçı dışında haberleri yok. Doğal olarak edebiyatımız ancak reyting soslu TV dizilerine aktarıldığında ilgilerini çekiyor. Yaşadığımız hayatı, insan hallerini ve insan-yaşam arasındaki ilişkiyi okuyarak değil, televizyonun renkli, ticarileşmiş hayal dünyasından öğrenmek çok daha kolay ne de olsa.


Ankete göre gençler kendilerine kitap hediye edilmesini de istemiyorlar! İnsan onların sayfalar boyu sürüp giden bu sıkıcı, baş belası nesnelerden neredeyse korktuklarını hatta iğrendiklerini düşünmeden edemiyor…


Sadece kitap değil, gazete de okumuyor gençlerimiz. Çoğunluk günlük gazete almıyor. Gazete okuyanlar ise yüzde on civarında. Bunların içinde siyasetle ilgilenenlerin oranı yüzde beş kadar. Yüzde otuz beşi magazin, yüzde kırkı spor ve yalnızca yüzde üçü köşe yazarlarını okuyor.


***

Peki, kusur tümüyle onların mı? Yoksa suçlu daha çok Türkiye’de yıllardır sürdürülen depolitizasyon, çağdışı eğitim ve kültür politikalarıyla yoksulluğa eklenen kafa sığlaşması mı? Ne olursa olsun durum hem üzücü hem de çok kaygı verici.


Oy hakkı olan, üç buçuk yıl ortalama eğitim görmüş insanımızın, “milli irade” sayılması gerçeğini bir yana bırakalım. Üniversite okumuş ya da okumakta olan, ama bilim, politika ve sanatla beslenme gereği duymayan, bunların kendisini kurtaracağına, daha iyi yaşamasına katkıda bulunacağına inanmayan bir gençlikle ne yapacağız? Nereye varabiliriz? Dünyayı ve insanı yeterince tanımayan, olduğu gibi kabul eden, donanımı yetersiz böyle bir insanın kendisi, yakın çevresi ve ülkesi için yerinde kararlar vermesi, siyasi, etik ve kültürel konularda doğru tercihlerde bulunması mümkün müdür?

***


Ülkemizde kütüphane hizmetlerinin hem sayısal hem de işleyiş bakımından yetersiz olduğu da ayrı bir gerçek. Çağdaş yaklaşım yetersizliği nedeniyle toplumun ihtiyaçlarına cevap veremeyen bu kurumlar canlı bir etkinliğe sahip olamadan varlıklarını sürdürüyorlar. Sayılar açık: Türkiye’de kütüphanelere kayıtlı üye sayısı beş yüz bin kadarken, İran’da yedi milyon, Fransa’da on altı milyon, İngiltere’de otuz beş milyon! Türkiye’de kitap, genel ihtiyaç maddeleri sıralamasında 235’inci sırada yer alıyor. Düzenli kitap okuma oranı ise yalnızca binde bir.


Binde bir! Zaten böyle olmasaydı bu hallere düşmezdik. Türkiye bugün çok başka, çok daha aydınlık bir ülke olabilirdi…”






Odatv.com














Read More
 

©2009idilita | by TNB